DİLEK
YARIMADASI’NIN COĞRAFİ KONUMU ve GENEL ÖZELLİKLERİ
Yurdumuzda
Ege Bölgesi’nde Aydın ili içerisinde bulunan Dilek Yarımadası 27˚ 02’ Doğu - 27˚15’ Doğu boylamları ile 37˚36’ - 37˚42’ Kuzey enlemleri arasında yer alıp Kuşadası’nın batısında
yer almaktadır. 1966 senesinde önemli bir kısmı milli park ilan edilen Dilek
Yarımadası ortalama olarak 20 km uzunluğa ve 6 km genişliğe sahiptir Samsun
Dağları’nın Ege Denizi’ne uzandığı son noktaya ulaşır. Yarımadanın yükseltisi
ortalama 600-650 m olarak tespit edilmiş olup en yüksek yeri 1237 m ile Dilek
Tepesi’dir.
Yarımada pek
çok jeomorfolojik unsuru bünyesinde barındırır , vadiler ve kanyonlarla
yarılmış sahalar izlenirken , plaj ve koylara rastlamak da mümkündür. Yüzey ve
yer altı suları bakımından da zengin bir alandır.
1966
senesinde Milli Park ilan edilen çalışma sahamıza 1994 senesinde Büyük Menderes
Deltası da eklenmiştir. Büyük Menderes Deltası ile birlikte yaklaşık 16 ha alan
Milli Park alanına eklenmiştir , lakin çalışmamız sadece 10,895 ha alan olan
Dilek Yarımadası’nı içermektedir.
Milli park,
Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi (Ramsar), Avrupa´nın Yaban Hayatı ve
Yaşam Ortamlarının Korunmasına Yönelik Sözleşme (Bern), Biyolojik Çeşitlilik
Anlaşması (Rio) ve Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona)
kapsamında korunma altına alınmıştır.
Dilek
Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, önemli kuş alanı, önemli bitki
alanı ve önemli memeli alanı olması nedeniyle aynı zamanda önemli bir doğal sit
alanıdır. Orman-kıyı, orman dağ, deniz ve delta ekosistemlerini barındıran
milli park; jeolojik, jeomorfolojik, topoğrafik özellikleri ile iklim, toprak,
bitki özelliklerinin oluşturduğu ortam nedeniyle farklı özellikleri bir arada
bulundurmaktadır(Anonim 1997).
Milli Park
içerisinde yerleşme bulunmamakla beraber parkın güneydoğu kısmında Doğanbey ,
doğusunda ise Güzelçamlı yerleşim yerleri sınırı oluşturmaktadır.
DİLEK YARIMADASI’NIN JEOLOJİK
ÖZELLİKLERİ
Yarımada
jeolojik olarak genel hatlarıyla homojen bir yapı göstermektedir. En sık rastlanan formasyonlar şist , mermer
ve kalkşistlerdir. Bahsi geçen formasyonların yatay – yataya yakın
tabakalandığını söylemek yanlış olmaz. Sahadaki mermerlerin Mezozoik yaşlıdır.
Milli Parkın uzantısı olan Samsun Dağları’nda da jeoloik durum kabaca benzer
iken , Güzelçamlı güneyinde lokal anlamda andezitik volkanik kayaçlara,
kumtaşlarına ve karasal çakıl taşlarına
tesadüf edilir. Akçakonak- Söke arasında ise mikaşistler ve killi
kireçtaşları dikkate değerdir.
Dilek
yarımadası ve çevresi birinci ve ikinci dereceden deprem sahası olarak kabul
edilir. MTA tarafından hazırlanmış Türkiye Aktif Fay Haritası incelendiğinde
sahadaki faylar görülmektedir.
DİLEK YARIMADASI’NIN JEOMORFOLOJİK
ÖZELLİKLERİ
Dilek
Yarımadası - Büyük Menderes Deltası Milli Parkı kuzeyde yükselen Dilek Dağı ile
güneyde onu dengelemek için çöken Büyük Menderes grabeni kıyısı boyunca uzanan
lagün göllerin kapsadığı sulak alanlardan oluşmaktadır(Göney 1975). Fiziki
yapıları farklı olan bu iki yapı aslında benzer oluşum süreçleri ve birbirine
çok yakın oluşum mekanizmaları sonucunda meydana gelmişlerdir. Kuzeyde Dilek
dağı yükselip şekillenirken, güneyde Büyük Menderes grabeni onu dengelemek için
çökmüştür (Erol 1996).
Esas olarak
Dilek Dağı ve Büyük Menderes grabeni aynı merkezden yola çıkıp farklı şekilde
gelişen , bir bütünün parçasını teşkil etmektedir. Dilek Dağı bir horst
şeklinde yükselirken izostatik denge kurallarına uygun olarak Büyük Menderes
grabeni çökmüştür.
Dilek
yarımadası Samsun Dağları’ nın Ege Denizi’ne uzandığı son noktadır ve burada
Dipburun burnu bulunmaktadır. Yarımadanın yaklaşık uzunluğu 20 km ve genişliği
de 6 km’dir , en yüksek yeri 1237 m ile
Dilek tepesidir. Bunun dışında
yarımadada 1000 m’den yüksek üç tepe bulunmaktadır. Bunlar Karaoluk Tepe (1007
m), Pınar Tepe (1048 m) Dayıoğlu Tepe (1212 m)’dir ( Kavaklı , S ; Dilek
Yarımadası ve Çevresi Fiziki Coğrafya Özellikleri , 2014 ).
Bu
tepelerden itibaren kuzeye ve güneye gidildikçe yükseltileri azalan, her iki
yamaçta dağın zirvesinden deniz seviyesine kadar inen, derin kanyonlar, vadiler,
taraçalar, dolinler, düdenler bulunmaktadır. Dilek Dağı’nın zirve kesimlerinde
aşınmış ve parçalanmış karstik yer şekilleri bulunur. 1200 m yükseklikte Dilek
Tepe’sinde bulunan derin bir düden bulunur. Bu düdenin batısında Dayıoğlu
Tepe’nin güneyinde çapı 300 m’yi bulan bir dolin bulunmaktadır (Erol 1996) .
Dilek
yarımadasının kuzeyinde Olukludere kanyonu yer alır. Kanyonun yamaç eğimleri
çok dik olmakla beraber bazı yerlerde 90 ˚’yi bulmaktadır.
Milli parkın
giriş kapısının solunda 200 m kadar içerde bir diğer jeomorfolojik ünite olan
Zeus Mağarası ile karşılaşılır. Mağara 20m genişliğe ve 10 m derinliğe sahip
olup doğal bir gölet görünümündedir.
Yarımadanın
güney ve kuzey kıyılarında küçük koylar bulunmaktadır ki bunlar Kalamaki
koyları olarak bilinmektedir. İçmeler koyu, Aydınlık koyu, Kavaklıburun
(Kalamaki) koyu, Karasu koyu mavi bayraklı koylar olup araştırma sahası
içerisinde bulunur.
Samsun
Dağı’nın Ege Denizi’ne girinti yaptığı Dipburun mevkiinde Dipburun tombolosu
bulunmaktadır. Tombolo küçük bir adanın
yaklaşık 80m uzunluğunda ve 20 m genişliğinde bir kıyı kordonu ile kara sathına
bağlanarak oluşmuştur. Tombolo sahası, dağlık ve ulaşımı sınırlı tenha bir
yöreye rastlamaktadır (M.A.Ceylan,2010).
DİLEK YARIMADASI’NIN TOPRAK
ÖZELLİKLERİ
Yarımadanın
büyük bölümünde kırmızı ve kahverengi Akdeniz toprakları yayılış
göstermektedir. A1 horizonu iyi gelişmiş olan bu topraklar orta derece organik
maddeye sahiptir. Bazı yerlerde A2 horizonuna da rastlanır. B horizonuna geçiş
tedricidir. ( ÖZEL , N , Beşparmak Dağları ve Dilek Yarımadası Milli Prakı
Bitki Örtüsü Üzerine Araştırmalar ,
İzmir , 1996 )
DİLEK YARIMADASI’NIN İKLİM
ÖZELLİKLERİ
Araştırma
sahası ve çevresi tipik olarak Akdeniz İklimi özellikleri göstermektedir. Alana en yakın meteoroloji istasyonu Kuşadası
Meteoroloji İstasyonu olup , istasyon 37 ˚ 85 ‘ K ile 27˚ 26 ‘ D koordinatlarında bulunmaktadır.
Sıcaklık
Genel
hatlarıyla çalışma sahasının güney yamaçlarının sıcaklık ve kuraklığı daha
fazla hissederken , kuzey yamaçları daha az hissetmektedir.
Meteoroloji
istasyonundan alınan 2000 – 2010 yılları arası veriler incelendiğinde en yüksek
ortalama sıcaklığın 28.3 ̊C ile 2010 yılının Ağustos ayında yaşandığı
görülmektedir. Buna karşılık en düşük sıcaklıklara bakacak olursak bu değerin
hiçbir zaman 0 ̊C ‘nin altına düşmediği dikkat çekmektedir.
Kış
mevsiminde en düşük sıcaklık 2000 yılının Ocak ayında yaşanmış, bu değer 6 ̊C
‘dir.
Sahanın uzun
yıllar sıcaklık ortalamalarına bakacak olursak; Kuşadası meteoroloji
istasyonundan alınan verilere göre 1975 – 2010 yılları arası sıcaklık
ortalamasının 16,9 ̊C olduğu görülmektedir.
Kuşadası meteoroloji istasyonundan alınan
verilere göre 1975 – 2010 yılları arası
maksimum sıcaklık ortalama değerleri tablo 3’teki gibidir. Bu tabloya göre
maksimum sıcaklıklar en yüksek seviyeye temmuz ayında ulaşmaktadır , sıcaklık
değeri 31,2 ̊C’dir.
1975 – 2010 yılları arası meteoroloji
istasyonu verilerine göre araştırma sahasının minimum sıcaklık ortalamaları
aşağıdaki tabloda yer almıştır. Bu tabloya göre minimum sıcaklıklar en düşük
seviyeye 5,3 ̊C ile şubat ayında ulaşmıştır. Buna karşılık en yüksek değerler
ise 20,1 ̊C ile temmuz ayında görülmektedir.
Güneşlenme Süresi
Sahada
güneşlenme süresinin ilkbahardan itibaren artmaya başladığını ve yazın maksimum
süreye ulaştığını söylemek mümkündür. Kış ayları ile beraber güneşlenme süresi
de kısalmaktadır.
En uzun
güneşlenme süresi Temmuz ayında tespit edilmiştir en kısa süre ise Aralık
ayında karşımıza çıkar. Maksimum güneşlenme süresi 12,9 saat olup , minimum
güneşlenme süresi ise 3,1 saattir.
Yağış
Sahada
Akdeniz yağış rejimi hakimdir. Buna bağlı olarak Kasım ayından itibaren artış
göstermeye başlayan kış yağışlarından bahsedilir. Bölgede uzun yıllar yağış
ortalaması 596,6 mm olarak tespit edilmiştir. Yıllık toplam yağışın yarısına
yakın kısmı kışın , bilhassa da Aralık ve Ocak aylarında düşmektedir. Yaz
mevsimi ise kurak ve sıcak geçmektedir.
Yaz mevsiminde çalışma sahasında, tek bir
hava kütlesi etkili olduğu için yağışsız geçmektedir. Bazen Afrika çöllerinden
gelen kuru ve sıcak havanın etkisiyle sıcaklıklar aşırı bir şekilde
artabilmekte ve bu sahada yaşayan canlıların yaşamını olumsuz bir şekilde
etkileyebilmektedir. Kış mevsiminde ise kuzeybatı ve güney yönünden gelen
maritim polar (mP)ve maritim tropikal (mT) hava kütlelerinin karşılaşması
sonucunda oluşan soğuk ve sıcak cepheler, yağışların başlamasına neden olmakta
ve yağışlı dönem cephe faaliyetlerinin etkisine bağlı olarak ilkbahar
ortalarına kadar sürmektedir. Ayrıca bu dönemde Orta Akdeniz üzerinden gelen
sıcak cephe, ılık lodos rüzgarlarıyla birlikte Dilek yarımadası ve çevresine
yağış getirebilmektedir (Atalay 2008).
Düzensiz bir
yağış rejimine sahip olan çalışma sahasında yağış miktarı eğrisi ilkbahar ve
sonbahar aylarında uyumsuz seyretmektedir. İlkbahar aylarında nispeten kademeli
bir şekilde azalan yağışlar ilkbahar mevsiminde daha hızlı bir şekilde artış
göstermiştir özellikle Ekim ayından Kasım ayına geçiş döneminde ani bir
yükselim gözlenmektedir.
Araştırma
sahasında yağışların %50’si kış mevsiminde, %23’ü ilkbahar mevsiminde, %1’i yaz
mevsiminde, %26’sı ise sonbahar mevsiminde düşmektedir.
Rüzgar
Kuşadası
istasyonundan elde edilen verilere göre yıllık ortalama rüzgar hızı 34
m/sn’dir. Rüzgarın daha çok kış
aylarında kuvvetleniyor olması orman yangınları açısından bir avantaj olarak
değerlendirilebilir.
DİLEK YARIMADASI’NIN FLORİSTİK
ÖZELLİKLERİ ve ENDEMİK BİTKİ TÜRLERİ
Dilek
yarımadası doğal bitki örtüsü tür , miktar ve biçim açısından en zengin ve en
fazla dikkat çeken milli parklarımız arasındadır. Yarımadanın ihtiva ettiği
çeşitli fiziki coğrafya özellikleri vejetasyonun kısa mesafelerde
çeşitlenmesine sebep olmuştur. Yakın mesafelerde değişen fiziki coğrafya
özellikleri ve buna bağlı olarak değişim gösteren iklim faktörü , sahanın
floristik anlamda zenginleşmesinin temel sebebidir. Sahanın milli park ilan
edilmiş olması burayı tahripten korumuş ve bitkilerin varlığını pekiştirmiştir.
Dilek
yarımadası sulak alanlara ve 1200 m yükseltide ormanlık alanlara sahip olması
bakımından değerlendirildiğinde yurdumuzdaki diğer milli parklardan farklı bir
şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Genel
hatlarıyla bakıldığında sahanın Akdeniz flora bölgesi içerisinde yer almasına
rağmen Avrupa-Sibirya grubuna ait olan türlere de rastlamak mümkündür. Yine de çoğunluğu Akdeniz ve Doğu Akdeniz
flora elemanları oluşturmaktadır.
Dilek
yarımadası – Büyük Menderes Milli Parkı florasında 95 familyaya ait tür ve
alttür ve varyete düzeyinde 804 çeşit bitki saptanmıştır. (Durmuşkahya , 2000)
Çalışma alanında Akdeniz , Doğu Akdeniz , Avrupa-Sibirya ve İran-uran flora
elemanları bulunur.
Son derece
çeşitli ve zengin floristik varlığa sahip olan alan , genel hatlarıyla Akdeniz
flora elemanlarını barındırıyor olmasına rağmen , Avrupa-Sibirya flora elemanlarını
da bulundurduğundan Avrupa Konseyi’nin yürüttüğü Avrupa biyogenetik rezervleri
şebekesi tarafından flora “biyogenetik rezerv alanı” olarak kabul edilmiştir. (
Bingöl , B ; Dilek Yarımadası- Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın Koruma ve
Kullanım İlkeleri Açısından Rekreasyon Planlaması Üzerine Bir Araştırma ,
Ankara , 2011 )
Dilek
yarımadasının endemik türler açısından incelendiğinde çok da zengin olmadığı
göze çarpar. Yarımada üzerinde 31 tane
endemik tür bulunmaktadır bu rakamın azlığı sahanın ekstrem koşullar içermiyor
olmasına bağlanabilir. 31 endemik türün
6 tanesi dünyada sadece bu bölgede bulunurken , 18 tanesine ülkemizin diğer
bazı yerlerinde de rastlamak mümkündür. Ayrıca milli park içerisinde ilk defa
ülkemizde tespit edilen iki endemik tür ve yine Türkiye genelinde tehlike
altında bulunan bitki türleri bulunmaktadır. Bu bitkiler şöyle sıralanabilir :
Aydın Ölmezçiçeği (Helichrysum heywodianum P.H. Davis) :
“Altın Otu” olarak da anılmaktadır ki buna asıl sebep parlak ve sarı çiçekleridir.
Bu tür IUCN Kırmızı Listesi’nde “Kritik Düzeyde tehlikede” (CR) olarak yer
almaktadır. Bir taksonun bu gruba konmuş olması çok yakın gelecekte yok olma
riski altında olacağını göstermektedir.
Milli park
içerisinde korumaya alınmış olan bu türün toplanması ve yaşam sahasının tahribi
yasaktır. Yarımadanın kuzeyinde ve Karaburun-Dipburun arasındaki bölgede Aydın
Ölmezçiçeğine yoğun olarak rastlanır. Çiçeklerinin yapısı ve ömrü uzundur.
Kıyı Sarımsağı (Allium commutatum
Guss.):
Ulusal açıdan nadir bir tür olan kıyı
sarımsağı soğan , sarımsak ve pırasa gibi sebze türleriyle akraba olan bir
bitkidir. Türkiye’de ilk kez Dilek Yarımadası’nda bulunması anlamında
önemlidir. Genellikle kıyı alanlarında yaşayan bu tür kıyısal yamaçlarda
kireçtaşı oluşumları ile kayalık , stepik bozulmuş habitatlarda bulunur. Yoğun
bulunuş alanı yarımadanın kuzeyi , Aydınlık koyu ve Karina falezleridir.
Tüylü Çan Çiçeği (Campanula tomentosa Lam.):
Ülkemizde endemizm oranı en yüksek bitki
türlerindendir. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde
“Hassas” (VU) kategorisinde yer alan bir türdür. Dilek yarımadasının güney
kesimlerinde , Eskidoğanbey Köyü çevresinde , Karina Falezleri’nde , Olukdere
Kanyonu’nda , kuzeyde az da olsa kanyon
girişinde ve Kuşadası Körfezi’nin kuzey kesimindeki kayalık alanlarında
görülür.
Büyük Çiçekli Mürdümük (Lathyrus grandiflorus Sibth.
& Sm.):
İlk defa 1997 senesinde Dilek Yarımadası’nda ,
Kalamaki orman yolunda dere kenarında 200 m yükseltide rastlanmıştır.
Anadolu Ebegümeci (Malope anatolica Huber -Mor.):
Maki bitkileri arasında genellikle 300m yükselti civarında
görülür. Dilek yarımadasında endemik bir tür olan Anadolu Ebegümeci 1965 senesinde
tespit edilerek tanımlanmıştır. Tür, doğal ortamında oldukça nadir bulunmakta
ve IUCN Kırmızı Listesinin Tehlike Altında (EN) kategorisinde yer almaktadır.
Nakil Çiçeği (Silene splendens Boiss.):
Nakil çiçeği dünyada sadece Batı Anadolu’da
yetişmekte olup İzmir-Tire üzerinde 200-300 m ve Dilek yarımadasında kayda
alınmıştır. Endemik olan bu tür IUCN Kırmızı listesi’nde Türkiye için yayılış
açısından “Endemik” ve dünya genelinde “Nadir” tür olarak yer alır.
Diğer endemik bitkilere yayının devamında değinilecektir.