10 Nisan 2015 Cuma

Dilek Yarımadası'nın Bitki Coğrafyası Üzerine Bir Çalışma

  DİLEK YARIMADASI’NIN COĞRAFİ KONUMU ve GENEL ÖZELLİKLERİ

Yurdumuzda Ege Bölgesi’nde Aydın ili içerisinde bulunan Dilek Yarımadası 27˚ 02’ Doğu -  27˚15’ Doğu boylamları ile 37˚36’ - 37˚42’ Kuzey enlemleri arasında yer alıp Kuşadası’nın batısında yer almaktadır. 1966 senesinde önemli bir kısmı milli park ilan edilen Dilek Yarımadası ortalama olarak 20 km uzunluğa ve 6 km genişliğe sahiptir Samsun Dağları’nın Ege Denizi’ne uzandığı son noktaya ulaşır. Yarımadanın yükseltisi ortalama 600-650 m olarak tespit edilmiş olup en yüksek yeri 1237 m ile Dilek Tepesi’dir.

Yarımada pek çok jeomorfolojik unsuru bünyesinde barındırır , vadiler ve kanyonlarla yarılmış sahalar izlenirken , plaj ve koylara rastlamak da mümkündür. Yüzey ve yer altı suları bakımından da zengin bir alandır. 

1966 senesinde Milli Park ilan edilen çalışma sahamıza 1994 senesinde Büyük Menderes Deltası da eklenmiştir. Büyük Menderes Deltası ile birlikte yaklaşık 16 ha alan Milli Park alanına eklenmiştir , lakin çalışmamız sadece 10,895 ha alan olan Dilek Yarımadası’nı içermektedir.
Milli park, Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi (Ramsar), Avrupa´nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunmasına Yönelik Sözleşme (Bern), Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması (Rio) ve Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona) kapsamında korunma altına alınmıştır.
Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, önemli kuş alanı, önemli bitki alanı ve önemli memeli alanı olması nedeniyle aynı zamanda önemli bir doğal sit alanıdır. Orman-kıyı, orman dağ, deniz ve delta ekosistemlerini barındıran milli park; jeolojik, jeomorfolojik, topoğrafik özellikleri ile iklim, toprak, bitki özelliklerinin oluşturduğu ortam nedeniyle farklı özellikleri bir arada bulundurmaktadır(Anonim 1997).
Milli Park içerisinde yerleşme bulunmamakla beraber parkın güneydoğu kısmında Doğanbey , doğusunda ise Güzelçamlı yerleşim yerleri sınırı oluşturmaktadır.



    DİLEK YARIMADASI’NIN JEOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Yarımada jeolojik olarak genel hatlarıyla homojen bir yapı göstermektedir.  En sık rastlanan formasyonlar şist , mermer ve kalkşistlerdir. Bahsi geçen formasyonların yatay – yataya yakın tabakalandığını söylemek yanlış olmaz. Sahadaki mermerlerin Mezozoik yaşlıdır. Milli Parkın uzantısı olan Samsun Dağları’nda da jeoloik durum kabaca benzer iken , Güzelçamlı güneyinde lokal anlamda andezitik volkanik kayaçlara, kumtaşlarına ve karasal çakıl taşlarına  tesadüf edilir. Akçakonak- Söke arasında ise mikaşistler ve killi kireçtaşları dikkate değerdir.
Dilek yarımadası ve çevresi birinci ve ikinci dereceden deprem sahası olarak kabul edilir. MTA tarafından hazırlanmış Türkiye Aktif Fay Haritası incelendiğinde sahadaki faylar görülmektedir.


   DİLEK YARIMADASI’NIN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Dilek Yarımadası - Büyük Menderes Deltası Milli Parkı kuzeyde yükselen Dilek Dağı ile güneyde onu dengelemek için çöken Büyük Menderes grabeni kıyısı boyunca uzanan lagün göllerin kapsadığı sulak alanlardan oluşmaktadır(Göney 1975). Fiziki yapıları farklı olan bu iki yapı aslında benzer oluşum süreçleri ve birbirine çok yakın oluşum mekanizmaları sonucunda meydana gelmişlerdir. Kuzeyde Dilek dağı yükselip şekillenirken, güneyde Büyük Menderes grabeni onu dengelemek için çökmüştür (Erol 1996).
Esas olarak Dilek Dağı ve Büyük Menderes grabeni aynı merkezden yola çıkıp farklı şekilde gelişen , bir bütünün parçasını teşkil etmektedir. Dilek Dağı bir horst şeklinde yükselirken izostatik denge kurallarına uygun olarak Büyük Menderes grabeni çökmüştür.
Dilek yarımadası Samsun Dağları’ nın Ege Denizi’ne uzandığı son noktadır ve burada Dipburun burnu bulunmaktadır. Yarımadanın yaklaşık uzunluğu 20 km ve genişliği de 6  km’dir , en yüksek yeri 1237 m ile Dilek tepesidir.  Bunun dışında yarımadada 1000 m’den yüksek üç tepe bulunmaktadır. Bunlar Karaoluk Tepe (1007 m), Pınar Tepe (1048 m) Dayıoğlu Tepe (1212 m)’dir ( Kavaklı , S ; Dilek Yarımadası ve Çevresi Fiziki Coğrafya Özellikleri , 2014 ). 

Bu tepelerden itibaren kuzeye ve güneye gidildikçe yükseltileri azalan, her iki yamaçta dağın zirvesinden deniz seviyesine kadar inen, derin kanyonlar, vadiler, taraçalar, dolinler, düdenler bulunmaktadır. Dilek Dağı’nın zirve kesimlerinde aşınmış ve parçalanmış karstik yer şekilleri bulunur. 1200 m yükseklikte Dilek Tepe’sinde bulunan derin bir düden bulunur. Bu düdenin batısında Dayıoğlu Tepe’nin güneyinde çapı 300 m’yi bulan bir dolin bulunmaktadır (Erol 1996) .
Dilek yarımadasının kuzeyinde Olukludere kanyonu yer alır. Kanyonun yamaç eğimleri çok dik olmakla beraber bazı yerlerde 90 ˚’yi bulmaktadır.

 Yaklaşık 15 km uzunluğundaki Olukludere kanyonu, Aydınlık koyu ile Kavaklı burun koyu arasında, Doğu tepe ile Tarla tepe arasında bulunan dik ve sarp yamaçlı bir vadidir. ( Kavaklı , S ; Dilek Yarımadası ve Çevresi Fiziki Coğrafya Özellikleri , 2014 ).

Milli parkın giriş kapısının solunda 200 m kadar içerde bir diğer jeomorfolojik ünite olan Zeus Mağarası ile karşılaşılır. Mağara 20m genişliğe ve 10 m derinliğe sahip olup doğal bir gölet görünümündedir. 

Yarımadanın güney ve kuzey kıyılarında küçük koylar bulunmaktadır ki bunlar Kalamaki koyları olarak bilinmektedir. İçmeler koyu, Aydınlık koyu, Kavaklıburun (Kalamaki) koyu, Karasu koyu mavi bayraklı koylar olup araştırma sahası içerisinde bulunur.
Samsun Dağı’nın Ege Denizi’ne girinti yaptığı Dipburun mevkiinde Dipburun tombolosu bulunmaktadır.  Tombolo küçük bir adanın yaklaşık 80m uzunluğunda ve 20 m genişliğinde bir kıyı kordonu ile kara sathına bağlanarak oluşmuştur. Tombolo sahası, dağlık ve ulaşımı sınırlı tenha bir yöreye rastlamaktadır (M.A.Ceylan,2010).

 DİLEK YARIMADASI’NIN TOPRAK ÖZELLİKLERİ

Yarımadanın büyük bölümünde kırmızı ve kahverengi Akdeniz toprakları yayılış göstermektedir. A1 horizonu iyi gelişmiş olan bu topraklar orta derece organik maddeye sahiptir. Bazı yerlerde A2 horizonuna da rastlanır. B horizonuna geçiş tedricidir. ( ÖZEL , N , Beşparmak Dağları ve Dilek Yarımadası Milli Prakı Bitki Örtüsü Üzerine Araştırmalar ,  İzmir , 1996 )

   DİLEK YARIMADASI’NIN İKLİM ÖZELLİKLERİ
Araştırma sahası ve çevresi tipik olarak Akdeniz İklimi özellikleri göstermektedir.  Alana en yakın meteoroloji istasyonu Kuşadası Meteoroloji İstasyonu olup , istasyon 37 ˚ 85 ‘ K ile 27˚ 26 ‘ D koordinatlarında bulunmaktadır.

 Sıcaklık

Genel hatlarıyla çalışma sahasının güney yamaçlarının sıcaklık ve kuraklığı daha fazla hissederken , kuzey yamaçları daha az hissetmektedir. 
Meteoroloji istasyonundan alınan 2000 – 2010 yılları arası veriler incelendiğinde en yüksek ortalama sıcaklığın 28.3 ̊C ile 2010 yılının Ağustos ayında yaşandığı görülmektedir. Buna karşılık en düşük sıcaklıklara bakacak olursak bu değerin hiçbir zaman 0 ̊C ‘nin altına düşmediği dikkat çekmektedir.
 Kış mevsiminde en düşük sıcaklık 2000 yılının Ocak ayında yaşanmış, bu değer 6 ̊C ‘dir.
Sahanın uzun yıllar sıcaklık ortalamalarına bakacak olursak; Kuşadası meteoroloji istasyonundan alınan verilere göre 1975 – 2010 yılları arası sıcaklık ortalamasının 16,9 ̊C olduğu görülmektedir.
      Kuşadası meteoroloji istasyonundan alınan verilere göre  1975 – 2010 yılları arası maksimum sıcaklık ortalama değerleri tablo 3’teki gibidir. Bu tabloya göre maksimum sıcaklıklar en yüksek seviyeye temmuz ayında ulaşmaktadır , sıcaklık değeri 31,2 ̊C’dir.

   1975 – 2010 yılları arası meteoroloji istasyonu verilerine göre araştırma sahasının minimum sıcaklık ortalamaları aşağıdaki tabloda yer almıştır. Bu tabloya göre minimum sıcaklıklar en düşük seviyeye 5,3 ̊C ile şubat ayında ulaşmıştır. Buna karşılık en yüksek değerler ise 20,1 ̊C ile temmuz ayında görülmektedir.

Güneşlenme Süresi

Sahada güneşlenme süresinin ilkbahardan itibaren artmaya başladığını ve yazın maksimum süreye ulaştığını söylemek mümkündür. Kış ayları ile beraber güneşlenme süresi de kısalmaktadır.
En uzun güneşlenme süresi Temmuz ayında tespit edilmiştir en kısa süre ise Aralık ayında karşımıza çıkar. Maksimum güneşlenme süresi 12,9 saat olup , minimum güneşlenme süresi ise 3,1 saattir.

  Yağış

Sahada Akdeniz yağış rejimi hakimdir. Buna bağlı olarak Kasım ayından itibaren artış göstermeye başlayan kış yağışlarından bahsedilir. Bölgede uzun yıllar yağış ortalaması 596,6 mm olarak tespit edilmiştir. Yıllık toplam yağışın yarısına yakın kısmı kışın , bilhassa da Aralık ve Ocak aylarında düşmektedir. Yaz mevsimi ise kurak ve sıcak geçmektedir.
   Yaz mevsiminde çalışma sahasında, tek bir hava kütlesi etkili olduğu için yağışsız geçmektedir. Bazen Afrika çöllerinden gelen kuru ve sıcak havanın etkisiyle sıcaklıklar aşırı bir şekilde artabilmekte ve bu sahada yaşayan canlıların yaşamını olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir. Kış mevsiminde ise kuzeybatı ve güney yönünden gelen maritim polar (mP)ve maritim tropikal (mT) hava kütlelerinin karşılaşması sonucunda oluşan soğuk ve sıcak cepheler, yağışların başlamasına neden olmakta ve yağışlı dönem cephe faaliyetlerinin etkisine bağlı olarak ilkbahar ortalarına kadar sürmektedir. Ayrıca bu dönemde Orta Akdeniz üzerinden gelen sıcak cephe, ılık lodos rüzgarlarıyla birlikte Dilek yarımadası ve çevresine yağış getirebilmektedir (Atalay 2008).

Düzensiz bir yağış rejimine sahip olan çalışma sahasında yağış miktarı eğrisi ilkbahar ve sonbahar aylarında uyumsuz seyretmektedir. İlkbahar aylarında nispeten kademeli bir şekilde azalan yağışlar ilkbahar mevsiminde daha hızlı bir şekilde artış göstermiştir özellikle Ekim ayından Kasım ayına geçiş döneminde ani bir yükselim gözlenmektedir.
Araştırma sahasında yağışların %50’si kış mevsiminde, %23’ü ilkbahar mevsiminde, %1’i yaz mevsiminde, %26’sı ise sonbahar mevsiminde düşmektedir.

 Rüzgar

Kuşadası istasyonundan elde edilen verilere göre yıllık ortalama rüzgar hızı 34 m/sn’dir.  Rüzgarın daha çok kış aylarında kuvvetleniyor olması orman yangınları açısından bir avantaj olarak değerlendirilebilir. 

  DİLEK YARIMADASI’NIN FLORİSTİK ÖZELLİKLERİ ve ENDEMİK BİTKİ TÜRLERİ

Dilek yarımadası doğal bitki örtüsü tür , miktar ve biçim açısından en zengin ve en fazla dikkat çeken milli parklarımız arasındadır. Yarımadanın ihtiva ettiği çeşitli fiziki coğrafya özellikleri vejetasyonun kısa mesafelerde çeşitlenmesine sebep olmuştur. Yakın mesafelerde değişen fiziki coğrafya özellikleri ve buna bağlı olarak değişim gösteren iklim faktörü , sahanın floristik anlamda zenginleşmesinin temel sebebidir. Sahanın milli park ilan edilmiş olması burayı tahripten korumuş ve bitkilerin varlığını pekiştirmiştir.
Dilek yarımadası sulak alanlara ve 1200 m yükseltide ormanlık alanlara sahip olması bakımından değerlendirildiğinde yurdumuzdaki diğer milli parklardan farklı bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Genel hatlarıyla bakıldığında sahanın Akdeniz flora bölgesi içerisinde yer almasına rağmen Avrupa-Sibirya grubuna ait olan türlere de rastlamak mümkündür.  Yine de çoğunluğu Akdeniz ve Doğu Akdeniz flora elemanları oluşturmaktadır.
Dilek yarımadası – Büyük Menderes Milli Parkı florasında 95 familyaya ait tür ve alttür ve varyete düzeyinde 804 çeşit bitki saptanmıştır. (Durmuşkahya , 2000) Çalışma alanında Akdeniz , Doğu Akdeniz , Avrupa-Sibirya ve İran-uran flora elemanları bulunur.
Son derece çeşitli ve zengin floristik varlığa sahip olan alan , genel hatlarıyla Akdeniz flora elemanlarını barındırıyor olmasına rağmen , Avrupa-Sibirya flora elemanlarını da bulundurduğundan Avrupa Konseyi’nin yürüttüğü Avrupa biyogenetik rezervleri şebekesi tarafından flora “biyogenetik rezerv alanı” olarak kabul edilmiştir. ( Bingöl , B ; Dilek Yarımadası- Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın Koruma ve Kullanım İlkeleri Açısından Rekreasyon Planlaması Üzerine Bir Araştırma , Ankara , 2011 )


Dilek yarımadasının endemik türler açısından incelendiğinde çok da zengin olmadığı göze çarpar.  Yarımada üzerinde 31 tane endemik tür bulunmaktadır bu rakamın azlığı sahanın ekstrem koşullar içermiyor olmasına bağlanabilir.  31 endemik türün 6 tanesi dünyada sadece bu bölgede bulunurken , 18 tanesine ülkemizin diğer bazı yerlerinde de rastlamak mümkündür.  Ayrıca milli park içerisinde ilk defa ülkemizde tespit edilen iki endemik tür ve yine Türkiye genelinde tehlike altında bulunan bitki türleri bulunmaktadır.  Bu bitkiler şöyle sıralanabilir :

                            Aydın Ölmezçiçeği (Helichrysum heywodianum P.H. Davis) :  “Altın Otu” olarak da anılmaktadır ki buna asıl sebep parlak ve sarı çiçekleridir. Bu tür IUCN Kırmızı Listesi’nde “Kritik Düzeyde tehlikede” (CR) olarak yer almaktadır. Bir taksonun bu gruba konmuş olması çok yakın gelecekte yok olma riski altında olacağını göstermektedir.
Milli park içerisinde korumaya alınmış olan bu türün toplanması ve yaşam sahasının tahribi yasaktır. Yarımadanın kuzeyinde ve Karaburun-Dipburun arasındaki bölgede Aydın Ölmezçiçeğine yoğun olarak rastlanır. Çiçeklerinin yapısı ve ömrü uzundur. 


   Kıyı Sarımsağı (Allium commutatum Guss.):  

   Ulusal açıdan nadir bir tür olan kıyı sarımsağı soğan , sarımsak ve pırasa gibi sebze türleriyle akraba olan bir bitkidir. Türkiye’de ilk kez Dilek Yarımadası’nda bulunması anlamında önemlidir. Genellikle kıyı alanlarında yaşayan bu tür kıyısal yamaçlarda kireçtaşı oluşumları ile kayalık , stepik bozulmuş habitatlarda bulunur. Yoğun bulunuş alanı yarımadanın kuzeyi , Aydınlık koyu ve Karina falezleridir. 



     Tüylü Çan Çiçeği (Campanula tomentosa Lam.): 
     Ülkemizde endemizm oranı en yüksek bitki türlerindendir. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde “Hassas” (VU) kategorisinde yer alan bir türdür. Dilek yarımadasının güney kesimlerinde , Eskidoğanbey Köyü çevresinde , Karina Falezleri’nde , Olukdere Kanyonu’nda  , kuzeyde az da olsa kanyon girişinde ve Kuşadası Körfezi’nin kuzey kesimindeki kayalık alanlarında görülür. 



Büyük Çiçekli Mürdümük (Lathyrus grandiflorus Sibth. & Sm.)
İlk defa 1997 senesinde Dilek Yarımadası’nda , Kalamaki orman yolunda dere kenarında 200 m yükseltide rastlanmıştır. 


 Anadolu Ebegümeci (Malope anatolica Huber -Mor.): 
  Maki bitkileri arasında genellikle 300m yükselti civarında görülür. Dilek yarımadasında endemik bir tür olan Anadolu Ebegümeci 1965 senesinde tespit edilerek tanımlanmıştır. Tür, doğal ortamında oldukça nadir bulunmakta ve IUCN Kırmızı Listesinin Tehlike Altında (EN) kategorisinde yer almaktadır. 


  Nakil Çiçeği (Silene splendens  Boiss.):  
     Nakil çiçeği dünyada sadece Batı Anadolu’da yetişmekte olup İzmir-Tire üzerinde 200-300 m ve Dilek yarımadasında kayda alınmıştır. Endemik olan bu tür IUCN Kırmızı listesi’nde Türkiye için yayılış açısından “Endemik” ve dünya genelinde “Nadir” tür olarak yer alır.



Diğer endemik bitkilere yayının devamında değinilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder